Sunday, February 24

deplasmanda atılan 1 gol 2 gol sayılır

sadece dakikalar sürmüş izlenimi yaratan güzide bir haftasonunun son saatlerinde, voodoogirl en son bıraktığınız yerin tıpatıp aynısında oturuyor, elinde yine birası ancak bu defa galatasaray maçını izliyor. bir fark daha var aslında, an itibariyle -herzaman olduğu gibi gittiği yerlerde ya da yürüdüğü sokaklarda deplasmanda olduğunu hissetmesine rağmen- istanbul'dan nefret etmiyor. evet, beni yakından tanıyanlara garip gelecek bir şekilde, ilk kez bu ziyaretimde istanbul'dan nefret etmedim; bilakis kendisiyle pek iyi anlaştık. bana aydınlanma yaşatan bu ziyarette öğrendiğim şeyse hayır, sevgilin nerdeyse sen orda mutlu olursun değil; istanbul'da yaşayacaksan anadolu yakasında, caddebostan'da yaşa. cumartesi akşamı mykonos'ta balık ye, pazar günü sevgilinle caddebostan plajına yürü, yukarıda ve aşağıda görülen manzara eşliğinde gazeteni oku meyveni ye. benim tüm enerjimi alan istanbul'da yollarda, özellikle de taksim civarlarında geçirdiğim vaktilermiş meğer. böylesine carefree ve huzurlu geçince bu iki günüm; özellikle de sahilde bisikletçiler, köpekler ve koşucular arasında yürürken, aslında hayat denen şey böyle bir şeymiş ve biz çok fena kandırılıyormuşuz hissine kapıldım. kıyıdaki evlere bakarken, acaba dedim, (mekan olarak tabiiki karşılaştırılmaz ama his olarak) benim evimin önü diye 7. caddeye çıkmaktan hazzetmemem gibi bu insanlara da buralarda yürümek normal mi geliyordur artık, huzur vermemeye mi başlamıştır daha kötüsü. pek sanmadım, umursamadım da, ama gözümü orda bıraktım, o evlerin başına bir şey gelirse bilin ki yeşil gözlerimle ben suçluyum.

No comments: